1 Şubat 2013 Cuma

KUYU SULARINA SAYAÇ TAKILACAK MI?

Son günlerde yeni bir kanun çıktığı ve ruhsatlı kuyulara veya 10 metreden derin kuyulara elektronik saat takma zorunluluğu geliyor şeklinde bir haber duyduk. Herkes birbirine soruyor. Büyük bir iletişim kopukluğu var. Aslında DSİ de kayıtlıyız ve bize mail veya SMS veya Muhtarlıklar yolu ile yazılı bir bilgi verilebilir. Bu kanun işin iılginci 2 sene önce çıkmış. Biri diyor iptal oldu bu, biri diyor beklemede sakın saat almayın, biri diyor hemen alın takın..Ben aşağıda o metni buldum ve bloga ekledim.

Saati taktırmak yaklaşık 2.000 tl civarı... Bunun parasını da biz mi ödeyeceğiz çiftçi olarak yoksa devlet gelip mi takacak? Herkes birbirine bunu soruyor.

Aslında mantık olarak, istatistik tutmak adına su sayacı takılması gerekli. Devlet yeraltı sularının kullanım miktarı ve kaynak miktarını bilmek durumunda. Su, önümüzdeki yıllarda dünyanın en stratejik maddesi olacak.  

İnsanlarla konuştuğumda mantıksız gelen, tesis, ve kuyuyu kendimizin açması, saati kendimizin alması (Kendimiz alacak isek tabii ki...DSİ deki yetkililerde henüz bilmiyorlar, aradım sordum haftaya salıya tekrar arayın dediler), ve suya para ödememiz ( Bunu bilmiyorum ama tesisi, kuyuyu devlet kursa idi, yani alt yapıyı devlet kursa idi tabii ki parası ödenmeli.)

Bu şuna benziyor, elektriği düşünelim.. Alt yapısını devlet yapmış, belli bir yere getirmiş ordan ödemesi yapılıp bağlatılır, saat takılır ve kullandığın kadarı ödenir. Çünkü devlet yatırımı yapmış ve hizmeti kapına getrmiş. Ama suyun yukarı çıkmasını biz sağladıysak, saatide biz takıp, ödeyip, sonrada kullandığımız suyu ödemek mantıklı değil. Hem yatırımı, hem ölçeri hem kullandığını ödemek... Yapmazsak ceza kesilecek, kuyu kapatılacak, üretim azalacak veya bitecek.. Olan milli servete olacak yine...

Biraz kuyusu olanlara sorulsa veya dinlense hemen bir çözüm bulunur.

Benim etrafımdakileri dinledikten sonra oluşan düşüncem Devlet saatleri versin, kimseye ceza kesmesin ve 10 sene sulardan sadece veri toplansın.. 5-10 sene sonra fiyatlandırılacak denilsin. Bu yıl hesabını, kuyu acma masrafı ve tahmini kullanım miktarlarına göre düşünürsek bence 8 yıl.. Böylece çiftçinin kuyulara yapmış olduğu masraf çıkmış olur..

 Devlet saati karşılar ve bunun karşılığında 8 sene sonra su kaynaklarının değeri düşünülürse paradan daha değerli olan verilere ulaşır ve bu süre içinde ülke için planlama yapılmaya başlanır.. 8 sene sonra düzenli alacağı kullanım paraları ile bu proje ve planlamalara kaynak yaratılır.

Bu tarihe kadar kayıtsız bir tek kuyu bile bırakılmaz ülkede.. O zaman ceza verilebilir. Hatta farklı bir ruhsat ve saat sistemi ile her kuyuya ruhsat verilir, köylüye ve küçük üretim yapılan yerlerde kuyulara kolay ruhsat verilir ve kayda alınır. Küçük kuyular için ücretsiz ve basit bir kullanım belgesi... Çünkü ruhsat almak dahi masraflı..Böyle bir çözüme herkes razı olur diye düşünüyorum.  Önemli olan yeralı su kullanım istatistiklerine ulşamak olmalı. Para kazanamk değil.  Uygulanamayan kanunların arasına girip defalarca itiraz ve değişmelere sebep olunmamalı, çiftçide, üreticide, köylüde, Allah ta razı gelmeli.

Önemi olan doğru ve aklı selim olarak hem köylüye, halka ve Devlete yakışan şekilde hareket etmek. Umarım hayırlısı olur.

Az önce DSİ'yi aradım, üçünçü yönlendirmede ilgili birime ulaştım. Vatandaş olarak bilgi almak istedim, saat taktıracak mıyız, mecbur mu? saati devlet mi karşılıyor...vs.. Cevap olarak ''beklemedeyiz, haftaya salı veya çarşamba arayın'' Sizde bekleyin birşey yapmayın dendi.. Devlet beklemedeyse, bizde beklemedeyiz..



Sonuçta sulama kuyularına saat takılma konusu desteklenmeli. Milli varlıklarımızında farkında olmak önemli. Bu iyi niyetli, gerekli ve akılcı projeyi düşünen yetkililere teşekkür ederken, umarım fısıltılarla duyduğumuz mantıksız bir uygulama ile karşılaşmayız..

Son Dakika, http://www.sondakika.com/haber/haber-kuyulara-sayac-takma-zorunlulugu-suresi-uzatildi-4291674/ bu şekilde bir haber var..ama DSİ deki yetkililer bunu doğrulamadığı için beklemedeyiz..

Bu arada bilgi alamadık hiçbir yerden derken, twitter imdadımıza yetişti. Twitterdan Orman ve Su işleri Bakanlığını ve Sayın Bakan Prof. Dr. Veysel Eroğlu'nu takip ediyorum. Burada konuyla ilgili açıklama ve karar açıklanmış. Bu yazıyı yazdığım gün devlet gerekli çalışmayı yapıp tamamlamış. Gerçekten sorunlarımızla ilgilenildiğini görmüş olduk. Teşekkür ederiz. Bir erteleme var, bundan sonrası nasıl olacak o soruları öğrenmeye çalışacağım. 1-Kimler için ne zamana kadar uzatıldı? 2-Ruhsatlı kuyular ne zamana kadar bu işlemi yapmalı, ruhsatsız kuyular ne zamana kadar ruhsat almalı. 3-Saatleri DSI mi dağıtacak? 4-Ücret ödenecek mi? Neye göre ödenecek? ..Bu sorulan cevabını öğrenince bu bloga ekleyeceğim..




DATÇA NURLU BADEMİ VE TOZLAYICISI



     Geçen hafta Datça’daydık. Datça’da bir arkaşımız ile beraber Nurlu Badem üretmek istiyoruz. Ama daha öncesinde arkadaşımızın kendisinin aşılanmaya hazır badem bahçesi var. Bizde (Ben ve Aydın Lal Bey) ağaçların aşılanma durumu ve planı konusunda çalışmak üzere arkadaşımıza yardıma gittik. 

İnternetten araştırdğımız kadarıyla Datça’da 36 farklı çesit badem bulunuyor. Bu çeşitler üzerinde üniveristelerin birleşip bir çalışma ve ülkeye tescil yapmaması büyük bir milli kayıp. 

     Arkadaşımız, Datça’bir grup öğretim görevlisinin detaylı çalışma yapmış olduğunu ve 99 çeşit farklı badem tespit ettiklerini söyledi. Bu araştırmayı yapanlarla tanışamadık ama umarım tanışırız. Çalışmalarını okumak için sabırsızlanıyorum diyebilirim. Aslında internetten yayınlansaydı google’dan muhtemelen bulabilirdim. Umarım çalışma tamamlanmıştır ve yayınlanır. 



Arkadaşımız bahçesine %50-60 Nurlu aşılamak istediğini geri kalanını ise karışık cinslerden aşılamayı düşündüğünü belirtti. Çünkü Nurlu bademi neyin tozladığının bilimsel bir çalışması yok. Nurlu badem sadece Datça’nın bazı bölgerinde yetişebiliyor. Çok dar alanda yetişebildiği için bu konuda çalışma yapılmadığını düşünüyorum. Aslında dünya mirası özel bir ürün. Türkiye’de Datça’dan başka bir yerde yetişmiyor veya iyi verim alınamıyor. Sebebi erken çiçekleniyor ve erken donlara yakalanıyor. Ama  Datça'da özel bir ılıman kilma iklimi var. Şubat başında çiçeklenmeye başlamasına rağmen çiçeklerine don vurmuyor.Kış ve bahar yağmurları ile meyvanın içi doluyor. Çok aromalı, lezzetli ve diğer bademlere nazaran çok büyük. Sert kabuklu bir badem. Çok özel biri ürün.

Bizim bahçemiz bölgeye 1 saat mesafede ve bizde çiçekler nisanda açıyor deniliyor.(20 Şubat-10 Mart Arası açtığı 2014-2105 yıllarında tespit edildi) Daha erken açsa zaten mart ortalarına kadar don riski taşıyoruz. Datça’nın bu kadar yakınında olmamıza rağmen bizim bu çeşit erkenci bademlerden verim alma şansımız düşük. Ama bu sene aşılama ile belli bir adet arazimizin dışında erkenci bademleri de deneyeceğiz. 



Nurlu bademi (söylenen 36 veya 99 çeşit) hangisinin tozladığını araştırmaya ve bulmaya gittik. 

Datça’ya gitmeden önce Ted.com da bir sunum izlemiştim. Ernesto Sirolli’nin sunumu..Bu bana bu konuda ışık oldu. Bu sunumdan bir parça veriyorum. 

Ernesto Sirolli Sunumundan:

         1971'den 1977'e kadar Genç görünüyorum, ama genç değilim.. Zambia, Kenya, Fildişi Sahili, Cezayir, Somali'de çalıştım Afrika ülkelerinin beraberliğinde teknik iş birliği projelerinde çalıştım. 

Bir İtalyan STK (Sivil Toplum Kuruluşu) için çalıştım ve Afrika'da kurduğumuz her bir proje başarısız oldu. Ve ben perişan oldum. 21 yaşımdayken, "Biz, İtalyanlar iyi insanlarız ve Afrika’da gayet iyi işler yapıyoruz." diye düşünüyordum, "Dokunduğumuz her şeyi mahvettiğimiz" gerçeği yerine. 

Benim ilk kitabıma ilham veren, bizim ilk projemiz: "Zambezi nehrinin küçük dalgalanmaları" adında biz İtalyanlar'ın bir projesiydi. Zambiya insanlarına nasıl tarım yapacaklarını öğretecektik. Her neyse, Güney Zambiya'ya elimizde İtalyan tohumları ile inanılmaz güzellikteki Zambezi nehrinin aşağıya doğru aktığı vadiye vardık ve sonra yerel insanlara nasıl İtalyan domateslerini yetiştirebileceklerini öğrettik ve kabak ve... ve tabii ki yerel insanlar kesinlikle yaptığımız bu işle hiç ilgilenmediler, ardından gelip çalışmaları için ödeme yaptık ve bazı zamanlarda ortaya çıkmaya başladılar. Biz yerel insanlara şaşıp kalmıştık, böyle güzel vadide, hiç tarımın olmamasına çok şaşırmıştık. Yerel insanlara "Neden hiç bir şey yetişmediğine" dair sormak yerine sadece: "Allah'a şükür, biz buradayız." dedik. "Küçük bir zaman diliminde, Zambiya insanlarını açlıktan kurtarıyorduk" 

ve tabii ki, Afrika'daki her şey çok güzelce yetişti. İnanılmaz domatesler topladık. İtalya'da normal büyüklükteyken, Zambiya'da kocaman yetişti. Biz buna inanamamıştık, Zambiyalılara diyorduk ki: "Bak, tarım yapmak ne de kolaymış" Domatesler güzel, olgun ve kırmızıyken bir gece ansızın, nehrin öte yakasından 200 su aygırı ortaya çıktı ve bütün her şeyi yediler.

Ve biz Zambiyalılara diyorduk ki: "Aman Allah'ım, su aygırları!" 

ve Zambiyalılar dediler ki: "Evet, işte burada tarım olmamasının sebebi" 

-"Neden bunu daha önce söylemediniz?" -"Hiç sormadınız ki.

Bu sunum bana ilham verdi. Demek ki sonuca ulaşmak için öncelikle yerel insanlara danışmak gerekiyor. 

Datça'da bahçeleri gezmeye başladık. Çeşitleri bilen bir kişiyle beraber 4 kişi gezmeye başladık. İlk gittiğimiz Nurlu badem bahçesinde Nurlu, kababa, ak badem, erkenci ve sıra bademi olmak üzere  5-6 çesit badem vardı. Belli ki bu 5-6 çesitten biri Nurlu bademin tozlayıcısıydı. Aydın Bey Nurlu bademin kendi kendini tozlama oranı olabileceğinide belirtti. Ama bu oranı bizim tespit etmemiz mümkün değil tabii ki. Yerel insanlara bu konuları sormak en doğrusuydu. Mutlaka bilen birileri vardır yerel insanlarda..


Etrafta başka ağaçlardan da tozlanma yaşanabileceğini düşünerek yarımadanın izole bir bölgesine gittik. 


Bu izole bölgede arıcılık yoktu, etrafta hiç badem bahçeside yoktu. Eski bir bahçe..Bahçenin sahibi yoktu ama oğlu vardı.


 Gürhan bize bahçeyi gezdirdi, detaylı bilgiler vardı. Kendisine çok teşekkür ederiz. O kadar önemli bir iş yaptı ki aslında. Bende onun bilgilerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu bahçede yaklaşık 1000 ağaç vardı. 800 ağacı Nurlu, 2 adet erkenci dedikleri ilk çiçek açan çesit badem, diğeri için ak badem. Çember daraldı.

Çiçeklerin açma ve kapatma tarihlerini sorduk. Erkenci açıyor, çiçeği bademe dönüyor arkasından Nurlu açıyor, Nurlu açıkken Ak badem açıyor...Yani Nurlu ve Ak bademin'in çiçekleri tozlanma dönemleri açık.


Tozlayıcının Ak badem olduğuna ama bir izole bahçe daha gezmeye karar verdik. 

Burda da sadece Nurlu ve Ak badem vardı. Bu da eski bir bahçeydi. 



Bu kadar çabuk tozlayıcıları tespit ettiğimize bizde şaşırdık ama başka bir ağaç veya delil bulamadık.. Eskiler neyi neyle dikeceğini günümüz uzmanlarında çok daha iyi biliyordu. Sonraki nesillere iletilecek yazılı bir metin yoktu, kayıt yoktu. Arkadaşımızın bahçesinde ve ileride beraber yapmayı düşündüğümüz bahçe kayıtları ileride bu konularda bölgesel bir veri oluşturacak.


Bunun üzerine arkadaşımız %80 Datça Nurlu Bademi ve %20 Datça Ak bademi aşılamaya karar verdi. Tabii ki bu konuları bilimsel kayıtlara ulaştırmak gerekli. Üniversiteler bir gün bu konularda çalışmaya karar verirse bizlerde kendilerine bilgi akışı konusunda destek oluruz.
Gördük ki, ülkemizde halkımız çok açık, yardımsever ve ileri görüşlü. Kararlar alınırken yerel halka fikri sorulsa sanırım çok daha aklı selim kararlar ve faydalı sonuçlar çıkacaktır.