28 Eylül 2013 Cumartesi

BAKIŞ AÇISI...

Bahçe işletmeciliği veya herhangi bir işletmecilik üzerine düşünüyorum. Bunu düşünürken çağa ve değişimlere bakıyorum. Önce Hangi Çağdayız?

İletişim çağından bilgi çağına geçtik. Bilgiden yeni teknolojilerle bu bilgiyi daha farklı kullandığımız başka bir çağa geçti dünya. Bu yüzden yeni buluşlar hızlandı. Bizdeki ortam hala iletişim çağında olduğumuzu düşünenlerimizin  fazla olduğu bir ortam. Daha o çağa yeni geçtimizi zannedenler de var tabii.

Çağ değişti ve eski kurallarla yeni koşullarda hedeflere ulaşılamayacağını öngörüyorum. Ne bahçelerde ne başka işletmelerde. Günümüz işletmelerini eski alışkanlıklarından kurtulamama hastalığı zayıflatıyor.

Eski hastalıklarımıza bir örnek, bilgiyle değil, daha ucuzunu almaya çalışarak maliyeti düşürme çabaları.   Oysa bilgiyle maliyet daha fazla düşer.. Ama o bilgiye ulaşmak için gereken bütçe ayrılmadığı için, veya gözde büyüdüğü için, (o bütçeyi de maliyet olarak görme hastalığı) yapılan işler günün sonunda astarı yüzünden pahallıya çıkıyor. Bu hataları bizde yaptık, bazen hala yapıyoruz. Kötü alışkanlıklardan hemen kurtulamıyoruz. Önce farkında olmaktan geçiyor bundan kurtulmak. Bu çağ da başarı eski ticari düzen prensiplerinden kurtulduğumuz kadarıyla orantılı. 

Belli zamanlarda  büyük başarılar yakalayan şirket, bahçe, kişi veya işletmelerin bazıları zaman geçtikçe yok olabiliyor. Ayakta kalanlar ise kendini değişime ve çağa uydurabilenler oluyor.  Hiç ortalıkta olmayan basit gözüken küçük şirketlerin dünya devi olduğu dönemleri yaşıyoruz. Neden? Çünkü çağ artık iletişim, bilgi ve teknolojinin birleşmesiyle oluşmuş çok farklı, hızlı bir çağ. Bu dönemde sonra ne kadar hızlı gelişmeler yaşadığını gözlemliyoruz ve daha da hızlandığını göreceğiz.  Tren çok hızlanıyor, yakalamak için eski hastalıklardan kurtulmamız gerekiyor, trenin  hiç bir zaman kaçmayacağı ama yakalamanın çağı yakalamadan imkansız olduğu bir ortam.

Genelde o şirket çok büyük, bu şirket çok güçlü yorumları arasında gözümüzde büyükleri büyütüp, küçükleri küçültüyoruz. Oysa ne devlerin bir günde yıkıldığını yaşadık. Ne kadar küçük şirketlerin bir anda büyük olduğunu da yaşıyoruz. Bu tarımda da böyle olacak. Ar-ge ve inovasyonu yakalayanlar önde gidecek. Boşuna uluslararası seminerlerde inovasyon, inovasyon diye konuşulmuyor. 

Bizlerin yapması gereken, bahçemizde, işletmemizde gerekli ortamın sağlanması. Nasıl bir tohumun çıkması için gerekli ortamın oluşması gerekiyorsa, inovasyon üretmek için o ortamın sağlanması gerekir. Yoksa inovasyonun öneminden bahsetmenin bir önemi yoktur. 

Her bahçenin bir araştırma geliştirme bütçesi olmalı. Bu bütçeleri gözümüzde büyütmeyelim, ama işletme büyüklüğümüzle orantılı bir Ar-Ge bütçeniz olmalı. 

Ar-ge bütçeleri derken büyük bütçeler olarak düşünmeyin küçük bütçelerle de Ar-Ge yapılabilir.
Bir örnek, Bahçenizde bir ağacın hastalıp neden öldüğünü anlamak için, gözlem yapmanız, ağacı gerekirse söküp laborotuara göndermek bir Ar-Ge çalışmasıdır. Çok büyük bir bütçe değildir. Bu hastalığı tehsiş edip doğru uygulama ile bahçenizi korumak maliyetinizi düşürür. Gelecekteki kazancınızın ve o güne kadar harcadığınız emek, zaman ve paranın boşa gitmesini engeller. Bir çok bahçeci bu gibi konularda Ar-Ge çalışması yapıp bilgiyi paylaşınca üretimde gelişme hızlanır.

Bu Ar-Ge işini dış kaynaklardan da sağlayabiliriz. Dışarıdan bilgi, danışmanlık almak gibi. 

Bunun dışında içeride yaptığınız Ar-Ge çalışmalarına bir çok kurum (Tübitak, Kosgeb vs..) destek olmaya hazır durumda. Ben bugüne kadar bu şekilde bir destek almadım. İnsan yaşadığı kadarını bilir. Böyle bir destek almadığımdan, bunu yaşamadığımdan, bilmediğim şekliyle çok yorum yapamıyorum. Bana bu yardımlara ulaşma bürokrasisi uzun geliyor.  Sanki o ayrı bir iş ve uzmanlık.. Basit bir yol haritası yok. Bunlar basitleştirilmeli. Daha farklı Ar-Ge destekleri verilmeli. Belki bu fark yaratır. Hastalık analizlerinin kargo ve laboratuar masrafı verilse ve bu sonuçlar bir bilgi bankasında toplansa, üreticinin anayacağı şekilde derlense, erişime açık olsa bu üretici için çok faydalı olurdu. Proje yapıp, sunmak, bürokratik engelleri aşana kadar daha anonim bir bilgi oluşurdu.

Bu devirde bahçe kurup para kazanmak isteyen kişilerin, eski bakış açısı, ''ucuza alalım, ucuza yapalım'' ile kazanamayacaklarını düşünüyorum. Bahçeyi ucuza kur, işletmeye az para harca, Ar-Ge yapma, sonra gelir fizibilitesini en yüksek verim ve kaliteden, fiyattan hesaplayıp şu kadar kazanırım hayali kur. Bence şu kadar kazanmam için, bu kaliteye ulaşmak için, bu verimi yakalamam için ne kadar bütçe, emek harcamam gerek onu hesaplamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Veya tersten, bu kadar bütçe ile ne kadarını yapabilirim, veya yapamam. Kalite ve verimlilik hedefi farklılaşabilir. 

Kendi tecrübemize yaşadıklarımıza bakınca,  bahçemizde ortaklar olarak bu eski usul maliyet düşürme hastalıklardan uzak hareket etmeye çalışıyoruz. Zaman zaman o eski alışkanlıklar yeşeriyor tabii ki, ama aşıyoruz. Arada yeşermesinin sebebi toplumsal bakış açımız ucuza almayı başarı sandığımız şekilde yetiştirildiğimizden sanırım bu döngüden kurtulmak kolay olmuyor. Ucuza almayı akıllılık sanıyoruz. Dikkat ederseniz, biri aynı ürünü sizden daha ucuza aldığında veya aldığını sandığındaki size anlatımındaki gururlu ifadeyi düşünün. 

Hepimiz Alman ürünlerinin kalite ve  dayanıklılığını biliriz. Artık kafamızda Alman malı = sağlam üründür. Sizce Almanlar maliyetleri düşürerek mi bu kaliteli üretimleri yapıyor? Almanlar bilgiye, bilgi paylaşımına, hızlı bilgi paylaşımı ile , iletişim, ve teknolojiye önem verdiklerinden, Ar-Ge ye verdikleri önemden dolayı bu imaja sahip oldular. 


Başla bir örnek teknolojiden, facebook, apple, google bir kaç bin dolarlık Ar-Ge ile kurulmuş dünyanın en zengin şirketleridir. Bahçemizde Ar-Ge çalışmaları yapmaktan kaçınmayın, bilgiyi paylaşmaktan kaçınmayın, o bilgiler birleşir ve bahçenizde verimlilik öyle bir artar ki maliyetler devede kulak kalır.

Bahçemiz şu an itibari ile başarılı bir bahçe diyebilirim. Ama bundan sonra  sürekliliği korumak önemli, belli prensipleri bozarsak, Ar-Ge yi ve üzerinde çalışmayı durdurursak bozulabilir. Bu prensiplerimizi devam ettirerek bu kaliteyi korumak üzerine çalışıyoruz. Bahçenin en büyük başarısı ortaklar olarak düşünce şeklimiz, Ar-Ge ye çok önem verdik, bütçe ayırdık, denedik oldu olmadı. Ama yüksek bilgi seviyesinde çalışmalara kendi çapımızda devam ediyoruz. Bu bilginin bahçemizde ve yeni bahçelerimizde bizi kalite ve verimlilik yolunda  hedeflerimize ulaştıracağını biliyoruz. 


Kalıntı analizi temiz raporu aldık, uygulamaların doğru yapıldığının sağlamasını almış olduk. Sonuç itibariyle, yaptığımız çalışmalarda iç verim oranının yüksek olduğunu gördük. Bu sene ticari bir senemiz değli bahçe, henüz 3 yaşında, bu sene moral meyvalarımız ile ilgili gerekli test, ölçüm ve pazar için numüne  yaptırmak üzere 150 kg bademi topladık. 



  • Badem iç kurduna kırdığımız 50 kg badem de hiç rastlamadık. 
  • İçi dolmamış bademe de rastlamadık. 
  • İkiz oranı çeşitten dolayı nerdeyse yoktu. 
  • İri, içi dolu, aroması bol, ağır çeken 1. Kalite badem ürettiğimizi görmüş olduk. 


Bu sonuçlar, Ar-Ge'ye önem veren bakış açısının kalite ve verimliliğe etki edeceğinin ispatı oldu.