27 Kasım 2013 Çarşamba

Riskler

Tarımda riskler çok çeşitli. Her bahçenin veya tarlanın kendine göre riskleri vardır. Bu riskleri sıralamak ve risk analizimizi yapmamız faydalı olacaktır.
Genel anlamda üretimi ve işletmeyi ne gibi riskler etkileyebilir.

Yangın, sel, don, dolu, aşırı yağıs, aşırı nem, aşırı sıcaklık

Yalnış işletmecilik,

Hastalık ve Zararlılar,

Domuz, kuş, sincap ve benzeri canlılar.

Tarlanın konumu,

Fiyatlar,     vs…..bunları kendi içinde genişletebiliriz veya yeni riskler ekleyebiliriz.

Önlem alabildiklerimize önlem almak üzere çalışıyoruz.

Bizim bahçemizde bu dönem sel tehlikesi sürekli vardır. 3,5 yıldır bu sel tehlikesine karşı yanımızdaki dere kenarında setler çekerek ve çalışmalarımız oldu. Bugüne kadar buna engel olabildik.

Ancak global ısınma etkilerini her geçen sene hissetmeye başlıyoruz. Hersene bir kere ciddi sel tehlikesi ile bölgemiz karşıkarşıya kalıyor. Geçen sene çok büyük bir sel oldu. Son yılların en büyük seli denildi. Bu sene 2 kere oldu ve ikiside öncekilerine göre daha büyük sellerdi. Setler bir yere kadar işe yaradı.

Bulunduğumuz bölgede benzer bir  dere yatağı var.  Islah edilmişti ve orda sel tehlikesi bertaraf edilmiş durumda. Bizim dere ıslah edilmedi ve sürekli tehlike yaşıyoruz. Bununla ilgili geçtiğimzi yıllarda DSİ'den dereyle ilgilenilmesini istedik. Plana alınacağı söylenmişti.

En son gelen sel çok büyük oldu. Bahçemizde zarar olmadı ama komşularımız can tehlikesi atlattıklarını belirttiler. Bu konuyla ilgili Orman Bölge ile temasa geçtik ve durumun vehametini belirttik. Yardımcı olunacağı konusunda bilgi aldık ve bekliyoruz.

Hem orman yanı olmamız için kısa bir yangın yolu hem de dere içinde düzeltme yapılması konusunda yardım istedik. Bahçelerde riskleri düşürmek için devlet desteği gerekiyor. Çiftçinin gücü bir yere kadar yetebiliyor.

Geçtiğimiz yıllarda bahçemizin arkalarında orman içinde çöp atılan ve yakılan bir yer vardı. Bu konuda bahçemiz değil ama orman yangın tehlikesi yaşadı, Orman bölge bu konuda gerçekten düzgün bir çalışma yaptı ve o çöplüğü ordan kaldırdı, çöp atması yasaklandı. Dere kenarında hayvan ölüleri ve çöpler vardı. Köylünün kuyu sularını kullandığını düşünürsek sağlık açısından tehlike atlatıldığını daha iyi anlayabilriz.

Bizim bahçemizde aldığımız önlemler bir yere kadar yeterli, yangın ve sel riskini ancak devletin yardım eliyle düzeltebiliriz.

Yangın ile ilgili bahçede kuru ot bırakmayarak bizde mücadeleyi sürdürüyoruz.
Geçen yaz yalnış mangal kullanımı yüzünden bahçemizin dışından bize kadar yangın ulaştı. Ancak bahçede ot olmaması ve Orman Bölgenin çok hızlı müdahelesi sonucunda hiç zarar görmedik. Sanırım bir kaç dakika içinde müdahele olmuştu ki, İstanbul'da şehirde böyle hızlı bir müdahele yapılamazdı. Burdan Muğla Orman Bölge Müdürlüğü yangın ekibine teşekkür etmek isterim.

Diğer risklere bakınca don, dolu iklim şartlarına karşı uyarı sistemi oluşturuyoruz.

Domuz gibi canlılar için çitler kuvvetlendirilecek.

 Hastalık ve Zararlılar konusunda iyi işlemecilik ile mücadele ediliyor. Şu ana kadar başarılıyız diyebilirim. Bu çalışmalarımızı bölgesel entegre mücadeleye döndürmek için çalışıyoruz. Entegre mücadeleye geçilebilirse bu risk rahat minimize edilir.

Tarlanın konumu bahçe kurulmadan önce planlanırsa orda riskler minimize edilebilir.

Bu konulara bakınca elden birşeyler geliyor ama sel ve yangında elimizden gelen bir yere kadar.


Resimde görüldüğü üzere, dere bahçenin bir ucundan geçiyor ve sel ile gördüğünüz bu dere ilerisi daraldığından tamamen doluyor. 


Fiyatlar konusunda da riskleri nasıl minimize edeceğimizi de çalışıyoruz. Bu şimdilik çalıştığımız bir konu, çalışma tamamlanınca daha sonra yazacağım bir konu.

Şu an bahçemizde en büyük risk sel ve yaz aylarında yangın. Umarım devletimiz çok hızlı müdahele eder.

14 Kasım 2013 Perşembe

2013 Değerlendirme ve Badem Bahçesinde Kışın Neler Yapılır?

 Kış geliyor ve ağaçlar uykuya hazırlanıyor, biz ise çalışmaya başlıyoruz. Zira kışın iş çok yokmuş gibi gözükse de kış aylarında planlama yapılmayan bahçelerde yazın herşey acil olur. Yazın gelişme hızlı olduğundan müdahelelerde zaman çok kısıtlıdır ve hızlı olmak gerekir. Kış aylarında planlamaya gereken önem verilirse gereken müdaheleler zamanında yapılır. Bizde kış en fazla 2 ay olduğu için kışlık işler için, tabiatın uyanma dönemi sonrası yapılacak işlerin planlaması için zamanımız az ve değerli..

Bugün toprak analizlerimizi gönderdik. Her sene bu aylarda tutmayan veya ölen bir iki ağacı Araştırma ve Geliştirme anlamında laboratuara teste gönderiyoruz. Bu sene 1 ağacı laboratuara gönderdik. Geçen sene eskiden hasta olan ancak yaşama mücadelesi veren 2 ağaç göndermiştik ve bir hastalığa rastlamamıştık. Burda görmek istediğimiz, hedefimiz bu hastalıklı ağaçlara uyaptığımız uygulamaların hastalık etmenlerini yok etmesini görmemizdi.

2013'te ağaçlar iyi gelişti ve hızlı gelişti.


Geçen sene ocak ayı budamasının ardından bir karar almamız gerekiyordu.
Bahçe verim performansını 2013 te %55-60 bekliyorduk. Yani ağaçların yarısından fazlası azda olsa verime yatacaktı. Almamız gereken karar şuydu, 3. yılda badem alalım mı? yoksa ağaca yüklenmeyelim ve 4. yılda mı verime yatıralım?

Daha önce de gözlemlediğimiz gibi 3.yılında verime yatmış bazı bahçelerle tanıştık. 3.yılda verim almanın 4. ve 5. yılında hayal kırıklıkları yaşattığı bilgisini aldık. Yani bademe 3 yıl bak o sana ömrün boyunca baksın diye bir denklem yok. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur denklemi daha doğru olur. Bahçe sahipleri 3.yıla geri dönme fırsatı olsa ağacı verime zorlamazdık şeklinde yorumlar yapmışlardı. Ve iyice araştırıp, danışmanımız olan yüksek ziraat mühendisimiz Aydın Lal Bey'in de bize tavsiyesini dinleyerek, 2013 verimini almama kararı aldık. Şubat ayında bir yanımız yapmasak mı diğer yanımız yapmalıyız diyerek son kez derin bir budama daha yaptık. Yapmak istemedik çünkü ağaçlarda meyva gözleri doluydu. Badem bahçesi sahipleri bu duyguyu bilir. Budamak istemeyiz meyvaları görünce. Sonucunda ağaçlar bu sene hızlı gelişti dedik, sebebi gübreler ve su meyvaya değil, ağacın dallanmasına, köklerin kuvvetlenmesine yönlendi.


Ağaç gelişimini tamamlamadan bademden verim almanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunu önümüzdeki sene gözlemleyeceğiz. Bu blogtan yazacağız. 

Bu sene bu kadar derin budamaya rağmen yapılan testler sonucu aldığımız ürünün 1.sınıf badem olması bizi sevindirdi. İçi dolu, büyük, aromalı ve ağır bademlerimiz oldu.

Bizi mutlu eden ve yaptığımız uygulamaların işe yaradığını teyyit eden bir başka durum daha vardı. Yaklaşık karışık olarak şeçilen 100 kg badem kırdık ve hiçbirinden badem iç kurdu çıkmadı. Bu kontrol her sene yapılır. 2012 de aldığımız bademlerde iç kurduna az da olsa rastlamıştık ve bu sene çok iyi takip ettik.  Klasik takip sistemleri dışında ısı ve nem konusundaki dikkatli çalışmalarımız çok yardımcı oldu.  Bunu daha sonraki yazılarda anlatacağım. Sanırım bu yöntem klasik yöntemlerle birleşince daha pratik ve doğru kararlar almamızı sağlıyor.

2014'te bizi en çok zorlayacak zararlı ne olacak bilemeyiz, ama benim tahminim bakla zınnı, kuş, domuz, umarım sincaplar gelmez. Sincap şu ana kadar gözlemlemedik. 

Hastalıklar konusunda yorum yapamıyorum, umarım 2013 kadar hastalıksız bir yıl geçiririz. Bizim bölgemiz mantari hastalıkları destekleyen bir iklime sahip, bu şekilde gübreleme ve ilaçlamalar yapıyoruz. Bahçemizde ne zaman , ne tür hastalıklar olduğunu biliyoruz ama yeni hastalıklara karşı da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Don, yangın, sel, dolu gibi risklere önlem almaya çalışıyoruz. Sel bentleri, yangına karşı ot temizlikleri önlemlerini alıyoruz. Geçen ay bölgemizde son yılların en büyük seli yaşandı. Yaptırdığımız bent sayesinde zarar görmedik, sonrasında bent tekrar güçlendirildi. Bölgemizde bademe zarar veren şu ana kadar don ve dolu yaşanmadı. Umarım bu şekilde devam eder.

2014 yılındaki programı veya maçı kafamızda oynayıp, geçmiş kayıtlarımıza bakarak önlemleri geliştirmeye çalışıyoruz. Prosesleri geliştirmeye çalışıyoruz.

Karşımıza yeni çıkabilecek sorunlarla ilgili geliştirdiğimiz sistem ile en hızlı şekilde sorunu tanımlayıp önlem almak için hazırlık ve eğitimler yapıyoruz.

Bunun dışında kışın neler mi yapıyoruz?  İlaç, gübre ve ekipman depomuzu her duruma anında müdahele edebilecek şekilde hazırlanıyoruz. Traktör bakımını yaptırdık. İlaçlama makinemizin temizliği ve kalibrasyonunuda kontrol edip eksikliklerini tamamlıyoruz.  Ecza dolabımız, yangın tüplerimiz kontrol ediliyor. Eksikler tamamlanıyor. Geçen sene kullanılan kimyasal ilaç kutuları kontrollü şekilde imha alanında tutanak tutularak yakılacak. Çitleri artık güçlendireceğiz. Kışın yapılacak işlerin sadece bir kısmı bunlar. Daha o kadar çok iş var ki 2-3 ay içinde tamamlamamız gerekiyor. Aslında kışın yazının başında belirttiğim gibi biz çalışırız ağaçlar uyur. Kışın iyi çalışırsak ve planlarsak yazın bize düşen iş hasat dışında sınırlıdır. 

7 Kasım 2013 Perşembe

ÜÇ HEDEF-Verim Arttır, Maliyet Düşür, Kaliteli Ürün Üret

Verim arttırmak, maliyet düşürmek… kulağa çok hoş geliyor. Tarımında karlılığın anahtarı bu sözler midir? Bir çok kişinin hedefi bu sanırım. Bahçemizde sürekli maliyet düşürüp verim arttırabilir miyiz?

''Verim Arttır, Maliyet Düşür, kaliteli ürün üret'' sizi bilmem ama bana pazarlama sözleri gibi geliyor.
Genelde ürün satanlar bu hedefleri öne çıkarırlar. Firmalar bahçemize gelir veya biz bayilerden alışverişe gideriz, yeni bir ürün tanıtılır, tanıtılan bu ürünün maliyeti bir kullandığımız ürüne  göre biraz daha düşüktür, bu yeni ürün sayesinde maliyetimizin düşeceği, verimi artacağı ve de kaliteli ürün alacağımız söylenir. Alırız deneriz veya almayız, ama biliriz ki ürün tek başına çözüm olmayacaktır. Yeni ürün çıkaran firmalara tavsiyem bu devirde bence sadece bu klasik pazarlama yöntemlerine ve söylemlerine başvurmasınlar. 

Tarımda bu üç hedefi tutturmak bu kadar kolay olsaydı veya az önceki örnekte bahsettiğim gibi sadece  ürün ile olsaydı herhalde tarım en kolay sektör olurdu. Sanki hiç değişken yokmuş gibi, bahçe hedefleri tek ürün ile çözülüyor. Bazen de usta bir danışman mühendis ile çözülür sanıyoruz. Ancak bildiğimiz gibi tarımda çok fazla değişken var. Bahçenizi kendiniz tanımıyorsanız hiç bir rüzgardan fayda gelmez. Genelde gözlemim şu şekilde, bir sene mükemmel bahçeniz var danışmanınız harika, ürün harika, sonraki sene iklim şartlarından verim az, danışman kötü, kullanılan ürünler kötü vs.. bir biz iyiyiz gibi bir durum ortaya çıkıyor. 

Tarım yapan kişilerin büyük resmi görmeleri gerekiyor ve bence köylümüz o büyük resmi kar amaçlı tarıma giren kişilerden çok daha iyi görüyor. Örnek verecek olursam Limon dikip 7 sene sene bakıp fiyatlar düşünce kivi ye dönen yatırımcı mantığı yerine, köylümüz 7 sene emek verdiğinden o ağaçlara kıyamaz ve  bir sene sonra limon fiyatları yükselir. O kaybını kapatır. Tarımda görülmesi gereken büyük resim görülmüş olur, önemli olanın bahçeyi korumak ve kilometre olduğudur. Yeni dikilen bahçe sıfırdan yola başlamak demektir.

Üç hedef peşinde koşarkan esas hedefi kaçırmamak gerekiyor. Bahçenizi mümkün olduğunca sağlıkla ve uzun süre ayakta tutmak. Bahçeniz çeşitli sebeblerden yok olursa zaten hedefiniz kalmıyor. Hedefler bahçeyi sağlıklı yaşatmak, düşük maliyetle değil, optimum maliyetle işletmek, yüksek verim değil, optimum verim ve kaliteye ulaşmak olmalı.

Düzgün işletilen bir bahçede optimum maliyeti yakalamak hedef olmalı. Bütçeler yıllık değil, üç veya beş yıllık hazırlanmalı. Maliyet düşürmek için ise harcama kalemleri gözden geçirilir. Yalnış kararlarla gerekli yerlerden maliyet kısılması bahçenin sonu olabilir. Biz bahçemizde yılsonları geçmiş yılların her türlü harcama kalemlerini gözden geçiriyoruz. Yatırım başından 5 yıllık bir bütçe planlaması ile yola çıktık. Gerçekten bu kalemlerden bütçemizde kısmamız gereken kalemler varsa ne oranda ve nereden kısmamız gerektiği konusunda karar vermeye çalışıyoruz. Böylece yeni yılların bütçesi revize ediliyor. Bütçeye göre finans sağlanabilir veya finansa göre bütçe yapılabilir. 

Bahçenin optimum verimi yaşına göre badem yetiştirciliği literatüründe bellidir. Bir bahçede bazı ağaçlar bunun dışında çok yüksek verim verebilir veya bazıları çok altında verebilir. Nedenleri sürekli araştırılmalı. Mesela Bademde internetteki bilgi kirliliğinden bahsetmiştim.
 http://turatarimbadembahcesi.blogspot.com/2013/05/badem-verim-tablolari-ve-fiyatlari.html
Badem yetiştiriciliği bilgileri derken internetteki verim tablolarını baz almayalım. Ayrıca bölgesel ve çeşitsel farklılıklarda olabiliyor. İnternetteki bazı bilgiler işin başında umıut dolduran ve sonrası  işin içine girince moral bozucu ve yanıltıcı olabilir. Şimdilik, badem üretimi ile ilgili yabancı internet sitelerinde daha tutarlı verilere ulaşabiliyoruz. Aynı üretimi yapan sizden önde giden üreticilerden  de doğru bilgiler alabilirsiniz. Blogda bazı yazılarda bundan bahsetmiştim.

Ağaçlarınızın ne kadar badem veya meyva taşıyabileceği yaşlarına göre bellidir. Bunu arttırmak için çalışırken her sene aldığınız ürünün kalitesine dikkat edin. Eğer çok meyva alırken, meyvalar küçük ise, bademde içleri boş ise, ağır çekmiyorsa, ağaca fazla yüklendiğinizi anlayabilirsiniz. Buna devam ederseniz ağaç bir zaman sonra verimini düşürürecek kendini dinlenmeye alacaktır. O dönemlerde hiç hesapta olmayan büyük kayıplarla karşılaşılabilir.

Kaliteye her zaman önem vermek gerekir. 10 ton 1. sınıf elma ortalama 2 TL fiyattan gidebilirken, 20 ton düşük kalite elma 0,8 tl ye alıcı bulabilir. Yani verim 2 kat ama ciro %20 daha az. Ayrıca kaliteli üründe pazarlama maliyeti daha düşük olur.

Bütün bu hedeflere iyi bir işletmecilik ile ulaşabiliriz. Bahçemize işletme olarak bakarak yolumuza devam ediyoruz.

28 Eylül 2013 Cumartesi

BAKIŞ AÇISI...

Bahçe işletmeciliği veya herhangi bir işletmecilik üzerine düşünüyorum. Bunu düşünürken çağa ve değişimlere bakıyorum. Önce Hangi Çağdayız?

İletişim çağından bilgi çağına geçtik. Bilgiden yeni teknolojilerle bu bilgiyi daha farklı kullandığımız başka bir çağa geçti dünya. Bu yüzden yeni buluşlar hızlandı. Bizdeki ortam hala iletişim çağında olduğumuzu düşünenlerimizin  fazla olduğu bir ortam. Daha o çağa yeni geçtimizi zannedenler de var tabii.

Çağ değişti ve eski kurallarla yeni koşullarda hedeflere ulaşılamayacağını öngörüyorum. Ne bahçelerde ne başka işletmelerde. Günümüz işletmelerini eski alışkanlıklarından kurtulamama hastalığı zayıflatıyor.

Eski hastalıklarımıza bir örnek, bilgiyle değil, daha ucuzunu almaya çalışarak maliyeti düşürme çabaları.   Oysa bilgiyle maliyet daha fazla düşer.. Ama o bilgiye ulaşmak için gereken bütçe ayrılmadığı için, veya gözde büyüdüğü için, (o bütçeyi de maliyet olarak görme hastalığı) yapılan işler günün sonunda astarı yüzünden pahallıya çıkıyor. Bu hataları bizde yaptık, bazen hala yapıyoruz. Kötü alışkanlıklardan hemen kurtulamıyoruz. Önce farkında olmaktan geçiyor bundan kurtulmak. Bu çağ da başarı eski ticari düzen prensiplerinden kurtulduğumuz kadarıyla orantılı. 

Belli zamanlarda  büyük başarılar yakalayan şirket, bahçe, kişi veya işletmelerin bazıları zaman geçtikçe yok olabiliyor. Ayakta kalanlar ise kendini değişime ve çağa uydurabilenler oluyor.  Hiç ortalıkta olmayan basit gözüken küçük şirketlerin dünya devi olduğu dönemleri yaşıyoruz. Neden? Çünkü çağ artık iletişim, bilgi ve teknolojinin birleşmesiyle oluşmuş çok farklı, hızlı bir çağ. Bu dönemde sonra ne kadar hızlı gelişmeler yaşadığını gözlemliyoruz ve daha da hızlandığını göreceğiz.  Tren çok hızlanıyor, yakalamak için eski hastalıklardan kurtulmamız gerekiyor, trenin  hiç bir zaman kaçmayacağı ama yakalamanın çağı yakalamadan imkansız olduğu bir ortam.

Genelde o şirket çok büyük, bu şirket çok güçlü yorumları arasında gözümüzde büyükleri büyütüp, küçükleri küçültüyoruz. Oysa ne devlerin bir günde yıkıldığını yaşadık. Ne kadar küçük şirketlerin bir anda büyük olduğunu da yaşıyoruz. Bu tarımda da böyle olacak. Ar-ge ve inovasyonu yakalayanlar önde gidecek. Boşuna uluslararası seminerlerde inovasyon, inovasyon diye konuşulmuyor. 

Bizlerin yapması gereken, bahçemizde, işletmemizde gerekli ortamın sağlanması. Nasıl bir tohumun çıkması için gerekli ortamın oluşması gerekiyorsa, inovasyon üretmek için o ortamın sağlanması gerekir. Yoksa inovasyonun öneminden bahsetmenin bir önemi yoktur. 

Her bahçenin bir araştırma geliştirme bütçesi olmalı. Bu bütçeleri gözümüzde büyütmeyelim, ama işletme büyüklüğümüzle orantılı bir Ar-Ge bütçeniz olmalı. 

Ar-ge bütçeleri derken büyük bütçeler olarak düşünmeyin küçük bütçelerle de Ar-Ge yapılabilir.
Bir örnek, Bahçenizde bir ağacın hastalıp neden öldüğünü anlamak için, gözlem yapmanız, ağacı gerekirse söküp laborotuara göndermek bir Ar-Ge çalışmasıdır. Çok büyük bir bütçe değildir. Bu hastalığı tehsiş edip doğru uygulama ile bahçenizi korumak maliyetinizi düşürür. Gelecekteki kazancınızın ve o güne kadar harcadığınız emek, zaman ve paranın boşa gitmesini engeller. Bir çok bahçeci bu gibi konularda Ar-Ge çalışması yapıp bilgiyi paylaşınca üretimde gelişme hızlanır.

Bu Ar-Ge işini dış kaynaklardan da sağlayabiliriz. Dışarıdan bilgi, danışmanlık almak gibi. 

Bunun dışında içeride yaptığınız Ar-Ge çalışmalarına bir çok kurum (Tübitak, Kosgeb vs..) destek olmaya hazır durumda. Ben bugüne kadar bu şekilde bir destek almadım. İnsan yaşadığı kadarını bilir. Böyle bir destek almadığımdan, bunu yaşamadığımdan, bilmediğim şekliyle çok yorum yapamıyorum. Bana bu yardımlara ulaşma bürokrasisi uzun geliyor.  Sanki o ayrı bir iş ve uzmanlık.. Basit bir yol haritası yok. Bunlar basitleştirilmeli. Daha farklı Ar-Ge destekleri verilmeli. Belki bu fark yaratır. Hastalık analizlerinin kargo ve laboratuar masrafı verilse ve bu sonuçlar bir bilgi bankasında toplansa, üreticinin anayacağı şekilde derlense, erişime açık olsa bu üretici için çok faydalı olurdu. Proje yapıp, sunmak, bürokratik engelleri aşana kadar daha anonim bir bilgi oluşurdu.

Bu devirde bahçe kurup para kazanmak isteyen kişilerin, eski bakış açısı, ''ucuza alalım, ucuza yapalım'' ile kazanamayacaklarını düşünüyorum. Bahçeyi ucuza kur, işletmeye az para harca, Ar-Ge yapma, sonra gelir fizibilitesini en yüksek verim ve kaliteden, fiyattan hesaplayıp şu kadar kazanırım hayali kur. Bence şu kadar kazanmam için, bu kaliteye ulaşmak için, bu verimi yakalamam için ne kadar bütçe, emek harcamam gerek onu hesaplamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Veya tersten, bu kadar bütçe ile ne kadarını yapabilirim, veya yapamam. Kalite ve verimlilik hedefi farklılaşabilir. 

Kendi tecrübemize yaşadıklarımıza bakınca,  bahçemizde ortaklar olarak bu eski usul maliyet düşürme hastalıklardan uzak hareket etmeye çalışıyoruz. Zaman zaman o eski alışkanlıklar yeşeriyor tabii ki, ama aşıyoruz. Arada yeşermesinin sebebi toplumsal bakış açımız ucuza almayı başarı sandığımız şekilde yetiştirildiğimizden sanırım bu döngüden kurtulmak kolay olmuyor. Ucuza almayı akıllılık sanıyoruz. Dikkat ederseniz, biri aynı ürünü sizden daha ucuza aldığında veya aldığını sandığındaki size anlatımındaki gururlu ifadeyi düşünün. 

Hepimiz Alman ürünlerinin kalite ve  dayanıklılığını biliriz. Artık kafamızda Alman malı = sağlam üründür. Sizce Almanlar maliyetleri düşürerek mi bu kaliteli üretimleri yapıyor? Almanlar bilgiye, bilgi paylaşımına, hızlı bilgi paylaşımı ile , iletişim, ve teknolojiye önem verdiklerinden, Ar-Ge ye verdikleri önemden dolayı bu imaja sahip oldular. 


Başla bir örnek teknolojiden, facebook, apple, google bir kaç bin dolarlık Ar-Ge ile kurulmuş dünyanın en zengin şirketleridir. Bahçemizde Ar-Ge çalışmaları yapmaktan kaçınmayın, bilgiyi paylaşmaktan kaçınmayın, o bilgiler birleşir ve bahçenizde verimlilik öyle bir artar ki maliyetler devede kulak kalır.

Bahçemiz şu an itibari ile başarılı bir bahçe diyebilirim. Ama bundan sonra  sürekliliği korumak önemli, belli prensipleri bozarsak, Ar-Ge yi ve üzerinde çalışmayı durdurursak bozulabilir. Bu prensiplerimizi devam ettirerek bu kaliteyi korumak üzerine çalışıyoruz. Bahçenin en büyük başarısı ortaklar olarak düşünce şeklimiz, Ar-Ge ye çok önem verdik, bütçe ayırdık, denedik oldu olmadı. Ama yüksek bilgi seviyesinde çalışmalara kendi çapımızda devam ediyoruz. Bu bilginin bahçemizde ve yeni bahçelerimizde bizi kalite ve verimlilik yolunda  hedeflerimize ulaştıracağını biliyoruz. 


Kalıntı analizi temiz raporu aldık, uygulamaların doğru yapıldığının sağlamasını almış olduk. Sonuç itibariyle, yaptığımız çalışmalarda iç verim oranının yüksek olduğunu gördük. Bu sene ticari bir senemiz değli bahçe, henüz 3 yaşında, bu sene moral meyvalarımız ile ilgili gerekli test, ölçüm ve pazar için numüne  yaptırmak üzere 150 kg bademi topladık. 



  • Badem iç kurduna kırdığımız 50 kg badem de hiç rastlamadık. 
  • İçi dolmamış bademe de rastlamadık. 
  • İkiz oranı çeşitten dolayı nerdeyse yoktu. 
  • İri, içi dolu, aroması bol, ağır çeken 1. Kalite badem ürettiğimizi görmüş olduk. 


Bu sonuçlar, Ar-Ge'ye önem veren bakış açısının kalite ve verimliliğe etki edeceğinin ispatı oldu. 

28 Mayıs 2013 Salı

BADEM BAKIMINDA NELERE DİKKAT EDİYORUZ?

Badem yetiştiriciliği yaparken nelere dikkat ediyoruz? Bu soruyu kendime sorduğumda ve cevaplamaya çalıştığımda önemsiz, dikkat edilmemesi gereken tek konu bulamıyorum.

Ama yinede major konular nelerdir? Şimdi toprak, rakımi su vs... gibi klasik konuları geçiyorum. Öyle veya böyle bir yerlere meyva bahçesi kurduysak, şimdi ne yapacağız.?

Bu işi yapıyorsak etrafımızda olumlu olumsuz yorum yapan birçok kişi olacak. Orda olmaz toprak kötü, çok taşlık, iklim soğuk, bu rakımda olmaz. Burada nefis olur, en çok verim burda olur... Bu yorumları bir kenara koyalım. Öyle olmaz denilen yerlerde çok iyi gelişen ve sonuç alınan bahçelerin yanında, lokasyon olarak çok iyi olur denilen yerlerde verim alınamadığını da gördük.

Lokasyonun önemini atlamıyorum ama ana konu bu yazıda Lokasyon değil.

İki tip insan varmış, biri -saydık-çılar, bahçeyi buraya kursaydık, şöyle yapsaydık veya yapsaydınız.... 

İkincisi -e rağmen-ciler. Bunlar rakım yüksek olmasına rağmen düzenli bakımla başarılı olanlar, taşların içinde olmasına rağmen çukurlar açıp ağacı içinde geliştirenler.

Mesela biz bahçemizdeki taşlık yere (ki, buraya olmaz dikmeyin dedi birçok kişi, iyi ki dikmişiz..). 800 ağacı çukuru kepçe ile açıp içine torf, gübre ve bahçe toprağı karıştırarak doldurup içine ağaçları diktik. bazılarına göre 2 bazılarına göre 3 yaşındaki bahçemizde en çok badem verimi bu alanda gözüküyor.

Burda su yok olmaz derler, ama su olmamasına rağmen bazı girişimci suyu borularla kilometrelerce ileriden getirir, doğru kapasiteli havuzlar yapar, bahçesini hızlı geliştirir. Bazı girişimci ise ağacı susuzluğa alıştırır, yavaş geliştirir , uzun vadede verim alır ama ağaç olur, bahçe olur...

Bir çok Ana etken haricinde nelere dikkat etmek gerekir, kendimce sıralamam gerekirse,

1-Ekip bilinci.  Bahçede çalışan mesai ekibine tam destek olunmalı ve yön verilmeli. Ekip verimi en yüksek seviyede olmalı.

2- Ağaçlarla hemen hergün selamlaşılmalı, yani ağaçlar her gün gezilmeli. Bazen bir hastalığı başında yakalayınca lokal müdahelelerle bahçeye bulaşması engelleniyor. Bir garipliği gözlenen ağacın belli periyotlarda resimleri çekilmeli, gözlenmeli. Gidişata göre ağaç sökülüp laboratuara gönderimeli. Böylece elinizde o hastalığın tanımı, gelişimi ve zamanlaması ile ilgili veri oluşur. Benzer ağaçlar olduğunda müdahele kolay olur.

3-Bahçe kayıtlarınız, yaptığınız işlemler düzenli tutulmalı. Bu kayıtlar sizin gelecekte bahçenizin nereye gideceğini söleyecek. Benzer problemler yakın zamanlarda sürekli yaşanabiliyor. Bu kronik halde her sene tekrarlanabiliyor. Bunu biliyorsanız her sene o tarihler öncesi alacağınız önlem o kronik sorunu sorun olmaktan çıkarıyor veya tamamen bitiriyor. Ama 3-4 sene sonra tekrarlamayacağı garantisi yok. Ne uyguladığınız kayıtlı ise tekrar anı uygulamalarla sorunu tekrar çözebiliyorsunuz. Bizde en büyük sorun 2010-2011 Fusariumdu, 2012 de bitti gbiydi.2013 te ise Mayıs sonu itibariyle hiç yok.. Normalde bizim iklimde Mayısın başında ağaçlar ölmeye başlardı. Fusarium reçetemiz ile kurtulduk. Ama tekrarlarmı, bir yerden ortamını bulup küllerinden doğar mı? biz önlemlere ve takibe devam edeceğiz.

4-Toprak PH 'ı 6-6,5 arasına getirmek. PH yüksek ise asitik gübrelerle düzenli gübreleme ile PH düşüyor. Bizde 2009-2010 yılında PH'ı 7,5 ortalamalı bir bahçe toprağımız vardı. 2013 te ise bu oran 6,3 e düştü. Bu ağaçların gelişim hızında etkili oluyor. PH düşünce besin alımı daha kolaylaştı, ağaçların gelişimide bir o kadar arttı.

5-Bahçenizde bir ağaç ölünce veya hastalınca nedenini bulmaya çalışın.Çok önem verin. Bu konuda kafa yorun, araştırın. O hasta ağacı laboratuara göndermeyi ihmal etmeyin. Bir hastalık başladıysa yayılmadan çözmek size ağacın kargolanması ve laboratuar masrafından daha fazla kazandırır.

6-Analizler her sene yapılıp takip edilmeli. Buna göre bir sene sonraki besleme programı doğru şekillenebilir. Yıl sonu yaptığınız, gübrelemeler bittikten sonra Aralık ayı gibi yapılan  analizlerde topraktaki eksiklikleri görebilirsiniz. Uzun dönem gübreleme yapılmaması, yağmurlarla toprağın yıkanması sonucunda doğru bir bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Mesela bizde 2011 de fosfor azdı. 2012 de Kullandığımız Sotrol sıvı organik gübreye fosfor katkısı eklettik. 2013 te ağaçlar koyu yeşil... Aynı şekilde 2012 de potasyum eksikliği vardı. Bu sene ise potasyum takviyeli gidiyoruz.

7-Ot mücadelesi. Otlar ağacın dibinde verdiğimiz su ve gübrelerle gelişyorlar ağacın gelişimini yavaşlatıyorlar. Ağaçlarınızı etrafında otlar olmamalı. Ya elle, ya ilaçla, ya orakla, ya çapayla ama orda otlar olmamalı. Ağaç dipleri ve yaprak iz düşümnde otlar olmamalı. Gübreler boşuna otlara harcanmamalı. Ağacın gübresini alan olar çoşarken ağaca az besin kalır.


8-Budama..Boşuna büyüyen dallar gelişmeden sürekli kesilmeli. Boşuna yukarı giden, içe dönen dalları veya ağaçların gövdesini yukarı yükseltmemek gerekir. İçe dönen dalı boşuna geliştirmek, o dala giden besin ve  enerjinin günün birinde kesilmesi gereken içeri dönen dal tarafından boşuna harcanmasına sebeb olur.  Onun yerine dallar yanlara doğru gelişecek şekilde budanmalı şekil verilmeli. Her ağaç budandıktan sonra o makas, yanına alacağın dezenfektan ile dezenfekta edilmeden yan ağaca değdirilmemeli. Yılda bir budama  değil gerekirse sürekli yanınızda makas ve dezenfektan ile dolaşıp her fırsatta yalnış gelen dalları kesmeliyiz.

9-Düzenli gübreleme, az ama sık gübreleme...Bol gübre yerine az ama sık gübre atın. Ben sıvı gübreleri tavsiye ederim. Kullandığımız ana gübre Sotrol, Almoll.. Hem üretici fosfor eksikse içine  fosfor ekleyebiliyor veya çinko eksikse çinko katkılı hazırlayabiliyor. Böylece bahçede karışıklıklar yaşanmıyor. İki ayrı bidon ve iki gübre... Gübrelemede hazırlatılan karışımlarda sorun yaşanabiliyor, pratik değil.. Hatalı işlem yapma, uyguama hatası da minimize ediliyor. Klasik gübreler kullanmaktan çok kendi bahçemize uygun gübre yaptırıyoruz. Sıvı şekilde kullandığımız bu organik sıvı gübreleri damlatıcılardan istediğimiz sıklıkta verebiliyoruz. Hayvan gübresi kullanmıyoruz. Hayvan gübresi kullanacaksak bir kenarda 2-3 sene yanmasını beklemek ve her sene düzenli ilaçlama yapmak şart. Biz bununla uğraşmıyoruz açıkçası...Çok hayvanın varsa belki o zaman uğraşılır..Ama biz Hayvancılık yapmıyoruz. Hayvan gübresi bünyesinde böcek, böcek yumurtaları tutuyor ve 2-3 sene sonra yumurtadan çıkıp bahçeni böcek sarabiliyor. Ayrıca hayvan gübresini bahçede kullanmasanız bile bahçe kenarında tuttuğunuz bu gübrelere böcekler ulaşıp her sene yumutalarını bırakıyorlar. Larvalar için büyük besin kaynağı. Ağaçların altına atıp larvaları, böcekleri ağaç diplerine, köklerine yerleştirmek istemiyoruz. Fırınlanmış katı hayvan gübreleri kullanıyorsanız sorun yok. Ama eski usul kenarda 2 sene üstünü örttük yaktık diyorsanız, yumurtalardan çıkacak ve bahçenizi saracak böceklere hazırlıklı olun.

10-Düzenli ilaçlama, hızlı müdahele yapacak şekilde hazırlıklı olmak. Yaprak delen vb.. mantari hastalıklar, bakteriyel hastalıklar veya zararlılar, ağacın gelişimini durduruyor veya yavaşlatıyor. Bu sizin bazen yıl kaybetmenize sebeb oluyor.O maliyet ilaçlama maliyetinden çok daha yüksek olur. 2011 yılında 3 defa bordo bulamacı uygulaması yaptık. Masraf oldu üç defa. 2012 yılında bahçede dal ve yaprakalrda hiç mantari hastalıklara rastlamadık. Önceki yıl Antraknoz yaşamıştık iki defa, haziran başı ve ekim aylarında..2012 de ise hiç olmadı. Hiç mantar ilacı satın almadık, hiç ilaçlama işçiliği yapmadık, makineye mazot alıp bahçede ilaçlamadık bilmem kaç kez..bunların maliyetlerini alt alta yazınca hangisi karlı sizce?

Basit görünüyor, kolay görünüyor, bunların tamamını yapıyor muyuz tam manasıyla?....Buna odaklanmak ağaçların gelişimi hızlandıracaktır.

23 Mayıs 2013 Perşembe

BADEM VERİM TABLOLARI VE FİYATLARI

Badem verim tabloları konusunda gerçekçi bir tabloya rastlayamadım. Genelde internet üzerindeki bu tablolara bakarsanız, herşeyinizi satıp badem işine girmeniz gerekir. Fiyatlar konusundaki spekilasyonlar ve en yüksek badem fiyatlarından çok bahsedilmesi bademi hatta cevizi altın değerinde yapıyor.

Verimle ilgili olarak okuduğum çalışmalardan şu sonuçları çıkardım.  Bu araştımalardaki veriler eski tarihli ve sayıldığı dönemlere göre belirtiliyor, sürekli büyük bahçeler kurulduğundan ve aynı zamanda hastalık, bakımsızlık, çok uzun vadeli yatırım olmasından dolayı dayanamayıp yatırımdan çıkanlardan, uzun vadeli karsızlıktan vb... sebeblerden kesilen bahçelerden dolayı güncel bilgiye ulaşmak kolay değil. Bir taraftan bahçeler kuruluyor, bir taraftan bahçeler kesiliyor veya kaderine terkediliyor. Küçük bahçelerden büyük bahçelere geçiş dönemindeyiz. Badem ve ceviz sektöründe, belki de tarım sektöründe küçük üreticilerden büyük ve dev üreticilere geçiş döneminin başındayız.

Doğruluğuna aşağı yukarı inandığım bu çalışmalara göre, Türkiye'de en çok badem ağacı Güney Batı Ege'de. Üretim ağaç sayısına göre düşük. Nedeni heralde bu bölgede arazilerin eğimlerinin fazla olmasından ve arazilerin kayalık, taşlık oranının fazlalığı sebebiyle bahçelerde mekanizasyonun maliyetli olması, klasik yöntemlerle bakılması, ağaçların kendi haline bırakılması, su olmayan yukarı ve uç bölgelerde yağmur suları ile yavaş gelişmesi vs.. Güney Batı Ege de ciddi bakım yapan bahçeler yeni yeni kuruluyor. Bunlardan biri de biziz. Bakalım verim durumları ileriki yıllarda ne gösterecek.

Doğu Akdeniz'de ise ağaç sayısına oranla verim çok yüksek gözüküyor. Daha az ağaçla nerdeyse Güney Ege ile aynı üretim sağlanıyor. Güney Batı Ege de verimin Doğu Akdenizden az olmasının nedeni bu çalışmalarda yok. Neden? Kendi yorumum, Güney Ege'de bahçeler küçük ve çok bakımlı değil. Doğu Akdeniz'de üretimin fazla olması iklimsel bir avantaj değil bence. Tarsus, Mersin, Çukurova, Adana, buraları ülkede tarımın kalbi. Toprak verimli, su bol, bahçeler büyük. Tarım yönünden en gelişmiş yerler. Tarım sanayisi ile desteklenmiş, uzun yılların tecrübesi var. Bu bölgelerde tarımsal know-how'ın yani bilginin yüksek olduğu yerler. Doğu Akdeniz'de verimin yüksek olmasının sebebini buna bağlıyorum. Bu bölgelere tarımsal gelişmişlik olarak Antalya ve Manisa Gediz bölgesini de ekleyebiliriz.

Kuzey Ege'de ağaç sayıları her geçen sene artıyor ama verim düşük. Bu dönem yatırım çok ...Yeni çok büyük bahçeler kuruluyor. Verimin düşük olmasını bölgesel değil, sadece bahçelerin yaşlarının genç olmasından dolayı. İlerleyen yıllarda Kuzey Ege'de  verim artışını hep beraber göreceğiz.

Bu yeni çok büyük yatırımlar ileriki yıllarda badem fiyatlarını düşünebilir. Fizibite yaparken fiyatları yükselterek planlamak yerine ucuz ithal fiyatları baz almak gerekebilir. Bu yüzden büyük bahçe olma zamanı, küçüklerin dayanma şansı kalmayacak. 

Güneydoğu Anadolu bölgesini tanımıyorum. Sadece Urfa'yı gördüm. Devletin müthiş yatırımını gördüm, toprak harika.. İklim değişmiş Atatürk Barajı sayesinde. Fakat bana anlatılan ve gözlemlediğim kadarıyla o bölgenin kendi özel şartları var. O yüzden ordanda çok büüyük üretim beklentim yok. Bunu başaran kişiler var, olacak, hatta Adıyaman, Batman, Urfa gibi illere büyük yatırım yapan veya yapacak şirketler var. Buralar daha uzun vadeli üretim artışına katılacaktır.

Verimle ilgi olarak internet üzerinden araştırma yapacak olursanız, genelde hangi siteye girersen gir kopyala-yapıştır şeklinde aşağıdaki sabit verim tablosu karşıma çıkıyor. Bu tablonun birinci kaynağı kim acaba? 6x6, 7x7, 8x8, 9x9   şeklinde dikim son yıllarda yapılmıyor. 5x5 dikim yapılıyor, bu bende bu verilerin çok eski ve gerçekçi dayanağı olmadığı düşüncesini uyandırıyor.



Her sayfada karşıma çıkan bu verim tablosu beni çok düşündürüyor.

Yukarıdaki tabloya göre 3. yaşında dönüm başında 60 -150 kg iç badem almalıyız. 6x6 dilkimle hem de. Bunu beraberce inceleyelim,

Daha gerçekçi olması için üçüncü yılı baz alıyorum, çünkü bizde üçüncü yıldayız. İleri yıllarda çok verecek vs...yaşamadığımızdan gerçekçi olmaz.

Araya ek olrak eklemek istediğim son dönemde öğrendiğim bir bilgiye göre ki; kaynak bilimsel bir çalışma değil, badem yaşı dikildikten sonra gördüğü ilk mart ayı veya ilk yeşermesiyle başlar ve o ilk yeşerme doğum yılıdır.  4. kez baharda açtığında ilk verim yılı oluyor. Ağacın yaşı 0 ile başlar. Yani düz hesaba göre bizim bahçemiz 2010 mayısında dikildiğine göre, ilk olarak 2011 mart ayında dikildiği toprak üzerinde açtı 0 yaşında, 2012 baharda 1 yaşında oldu ve 2013 baharda 2 yaşına geldi. O hesaba göre bahçemiz henüz 2 yaşında. Biz üç yaşında diyoruz. Belki ekim, kasım aylarında dikim yapılmasının sebeblerinden biride budur. Kimbilir? Tabii bu kaynak yazdığım üzere bilimsel değil, badem işi ile uğraşan birisinin gözlemi..bazen bu gözlemler doğru çıkıyor, aslında sadece kayıt altına alınmadığı için bilimsel olamıyor. Bu doğruysa 2014 hasatı sonu kayıtlarımız ile doğrulayabiliriz veya doğrulamayabiliriz.

Şimdi 6x6 dikim ile ilgili tablodaki verime dönelim. 6x6 dikimde 1 dönüme eğime göre 27-30 ağaç dikilir. Tabloya göre dönüme en kötü ihtimalle  60 kg iç badem alırsak, yaklaşık ağaç başına 2 kilo iç bademden bahsediliyor. Yani kabuklu olarak ağaç başına 6 kg kabuklu badem alınması gerekiyor.  3 Yaşındaki ağaçlarıma bakıyorum ve hiçbiri 6 kg kabuklu badem veremez. Bazı ağaçlarda çok badem gözüküyor ama bazılarında ise hiç badem yok. %8-12 zaten tutmayan, hastalık ver zararlıdan geri gelen, aşı hatasından ölenler vs... diye hesaplarsanız zaten bu ağaçlarınız 1 veya 2 yıl geriden gelecek demektir.

Bu tablo bu oranlarla karşılaştırınca kesinlikle gerçeklikten uzak.

Bizde 5x5 dikim var. Yani 150 kg iç badem mi almalıyız dönüm başına? 10 dönümde 3 yaşında, 1500 kg. inanılmaz, değil mi sizce? Gerçek olması için fazla iyi. Tabii ki inandırıcı değil. Aslında bu tablolar gerçekten yayınlanmamalı. Bu sene 3 yaşındaki 100 dönüm bahçemizden bu tabloya göre bu kadar bakım ve geliştirmeye rağmen 15 ton iç badem almalıyz, 1 ton , yarım ton iç badem alma ihtimalimiz varmı yok mu bilemiyorum. Yoktur.. Yukarıdaki tablonun en kötü senaryosu bile çok iyi senaryo.

Düşünün, en kötü senaryosu 9x9 dikimde üçüncü yaşında dönüm başına 26 kilo iç badem almak bile enteresan. 100 dönümde 2600 kg iç badem. Yani kabuklu 9 ton falan.. bu senaryolara inanarak gelir fizibilitesi yapmamanızı tavsiye ederim. Yalnış hesapla işe girmiş olursunuz

5 Yaşında 100 dönümden 8-10 ton iç badem alınabileceğini hayal edebiliyorum sadece. Hala soruyorum, 3 yaşında dönümde ne kadar iç badem alıyorsunuz. Kimseden net bilgi gelmiyor. Çünkü bu rakamları tutturan şu ana kadar duymadım. 3-4 yaşında hiç badem alamayan var. Aslındaortalama verimlerini paylaşanlar olsa bir gerçekliğe varabiliriz. Bölge, çeşit, rakım, su, bakım vs... durumlarına göre herkes ortalama dönüm verimlerini paylaşsa gerçekten çok harika olurdu. Olmasa da her geçen sene biz yayınlayacağız ve internette temiz bilgi vermiş olacağız.

Bu verim tablolarını yayınlayanlar heralde bu işi hiç yapmamışlari ya da hesaplamamışlar.  Bu tablolara göre bu işe girenler 4 sene sonra bu tablonun yalnış olduğunu çok geç olarak anlayacaklar ve hayal kırıklığı yaşayacaklar. 

Badem de 5-6 veya 7 yaşında bahçelerin iyi verimler görebileceğini düşünüyorum. Bazı yerlerde 4.yılında kendini çıkarır yazmaları komik. Tüm ülke bu işe girerdi o zaman.  Tarımda 10 sene kısa bir zamanken, 4 sene çok çok kısa bir hedef. 

Yurtdışında gezdiğimiz bazı tarımsal çiftliklerdeki düzen ve zenginlik bizi etkiler. Adamlar yapmış lafı da beni rahatsız eder. Bu çiftliklere baktığımda kuruluş yılları çok uzun yıllara dayanıyor hatta bazılarında 100-150 senelere varıyor. Biz ise 3-4 senede tarımdan zengin olmayı bekliyoruz. Bizim bahçelerimizde 10'larca yıl geçince önemli bahçeler haline gelecek. Tabii bizde çok eski bahçeler olamıyor çünkü 7-8 yıllık limon bahçesi o sene para etmiyor diye kesip kivi diken, bir sene sonra limon fiyatı %40 artınca kivisini kesip limona dönebiliyor. O ara yapılan yatırım maliyetleri de çiftçinin belini büküyor, oysa kivi yapacak isen başka yerde yapmalısın, o limon bahçesi iyi zamanında kesilmiş oluyor. Bu kısır döngü bizde tarımsal gelişmeyi yavaşlatıyor. 

Yatırım bu işte şu şekilde çıkar, önce bahçe kendini döndürür, 4-5 senede bahçeye özsermayeden para harcama işi biter. Sonra ilerleyen yıllarda her sene karı ile yatırım maliyeti çıkar. Hem kendini döndürür, hem kendini döndürdüğü zamana kadar yapılan harcama ve yatırımları çıkarıır, bu bittikten sonra gerçek kar başlar. 4 yılda sadece badem ile kendini çıkaran yatırım yazılarıda tam manasıyla gerçek dışı. Hedef en iyi şekilde 4 yılda bahçeyi döner hale getirmek olmalı.

Amerika'da Sacramento Vadisinide mini sprinkler kullanılarak yapılmış badem bahçesinde en iyi ihtimalle 3 yaşında (Dikim zamanına göre 4 bahar görmüş bahçeler) badem ağaç başına iyi senaryoda 1-1,5 kg arası iç badem verimi verdiği halde bizim tablolarda bu oran kötü senaryo da 2 - 2,5 kg.. arada gerçekten bir bahçeden fazla fark var.


Bu konuda bu verim farklarındaki konu üzerine danışmanımız Aydın Bey ile de konuştum. Oralarda yaban bademi anacı yerine anaç olarak GF veya Garnem kullanıldığını belirtti. GF anaçlarda ağaçların daha hızlı gelişip 1 sene öne geldiğini biliyorum. GF ve Garnem anaçlı fidan ile yaban bademi anaç üzerine aşılanmış fideler arasında nerdeyse 2 kat fiyat farkı var. Bizler işin başında az para harcayalım diye yabanbademi anacı kullandık. Genelde böyle yaparız, az harcamak çok kazanmak.. Ama tabiatta vermeden almak diye bir koşul yok. Fidan maliyeti arttırılarak verim artışı öne çekilebiliyor. Bir sonraki bahçemizde GF ve Garnem anaçlı ağaçlarda kullanacağız.

Kendimce 4 yaşında ağaç başına 1-1,5 kg içbadem alcağımızı öngörebiliyorum. Bunu ancak önümüzdeki sene 2014 Ağustos ayında öğrenebileceğiz. Ne kadar iyi anlamda veya kötü anlamda yanılacağımı o dönem göreceğiz. 

Kısaca bence yaban bademi anaçlı bahçelerde, fizibilite hazırlarken, verim yılını 4. yıldan başlatıp ağaç başı verimi 4. yaşında 1,25 kg olarak hesaplayabilriiz.

Fiyatlara gelince,

Bölgesel verim durumlarına karşın Güney Batı Ege de fiyatlar daha yüksek..Urfa, Antep ve Mersine göre çok fiyat farkı var. 

Örnek: 

İçbadem fiyatları

23 Mayıs 2013 Muğla Ticaret Borsası 25 TL.- 40 TL (Kaynak için tıklayın)

7 Mart 2013 Mersin /Silifke Piyasası  8 TL (Kaynak için tıklayın)  

10 Şubat İzmir/ Bergama 14 TL Kaynak için tıklayın)

28 Kasım 2012 Antalya 20TL ( Kaynak için tıklayın)

16 Ekim 2012 Balıkesir 8 TL ( Kaynak için tıklayın)

Fiyatlar kalite, zaman ve bölgeye göre değişiyor. Bademde en yüksek kalite ve en yüksek fiyat Gökova, Datça bölgesinde. Kalite Gökova'nın kendine has klimasından sanırım. Güney Ege de, iyi bakılan 15-20 yaşında 1000 ağaçlık bahçeden çıkan 10 ton iç bademin (ağaç başına 10 kg iç badem) 40 liradan satıldığını birinci ağızdan dinlerken, Urfa da 10 yaşlarında 45 ton badem veren 12.000 ağaçlık arkadaşlarımın bahçesinde 4,5 liradan ( iç badem fiyatı 13-14 TL) kabuklu badem satıldığınıda gördüm. Tabii tüccarların çok olduğu ve üreticinin zorlandığı bölgelerde fiyatlar tüccarlar tarafından düşürülüyor. Bu da fiyatları direk etkileyen bir etken.

Verim konusunda gerçekçi verisi olanın paylaşmasını rica ederim. Belki devlette Tarım ilçelerde verimler vardır. Varsa da ulaşamıyoruz. Tarım ilçelerde bu verileri paylaşırlarsa verileri beraberce derleriz.

Badem, ceviz veya tarım yatırımına girecekler çok fazla iyi getiri, kar duyduklarında bir durup iyice araştırıp düşünmeliler, çünkü yolculuk çok uzun...

20 Mayıs 2013 Pazartesi

TABİATLA MÜCADELE




Tarım işine girenler veya yapanlarla konuştuğumda en çok duyduğum geyik, ''bu iş çok zor çünkü tabiatla mücadele ediyoruz. '' Bende belki işin başında böyleydim, şimdi tabiatla uyumlu olunmasının daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Tamam tarımda çok değişken var, ve bu değişkenlerin bazıları bizim kontrolümüzde değil. Örneğin, don, dolu...bunlar major etkenler Bu işe girerken tabiatla mücadele düşüncesi ile başlarsanız maçı başından kaybedersiniz. Tabiatla insanın mücadele edip kazanma ihtimali yoktur. Zaman zaman kazandığımızı zannederiz. Belki bahçe içinde, çitlerimizin arasında kazanırız, ama 10 metre ilerde veya belki 100 km ilerde, belki daha uzakta o sorun geri gelmek üzere bekleyebilir. Bazı hastalıkları bizde yendik, ama başka bir fide, fidan, rüzgar, böcek, iklimsel değişimle o hastalıklar geri gelebilir. Bazı böcek saldırılarını bizde önledik. Ama biz Tanrı değiliz ve o hastalıklar veya böcekler gelmeye devam ediyorlar ve edecekler. Nergiz böceği, her sene benzer tarihlerde benzer yoldan geliyor. Biz o yolu ilaçlıyoruz sadece..Bahçeyi ilaçlamıyoruz. Böylece Nergiz böceği bahçeye gelmiyor ama her sene nergiz böceği saldırısı oluyor. Sadece bize gelemiyor. Önemli olan bahçeni, bölgeni iyi tanıman, bahçendeki hastalık ve zararlılarla ilgili çok ciddi olman. Bu böcek nedir, neden bu böcek geliyor, ne zaman geliyor, nerden geliyor, nasıl mücadele edebilirim. Kendi içinde veya etrafındaki üreticilerle nasıl entegre bir mücadele yapabilirim. Çok ciddiye alman gereken konular. Ağaç neden sarardı, neden bu ağacın rengi diğerlerine göre daha açık, neden rengi başka, neden yaprakları farklı veya neden gelişmiyor...Bu soruları uzatabiliriz..O anda ciddi olup bir tek ağaçtaki farklılığa odaklanmak gerekiyor.

Bunun dışında,Sel olsa su nerden gelir, veya geldi, Yangın olsa neler yaparız.. bir daha olmaması için neler yapılmalı..sürekli çalışılmalı. Don, aşırı yağış, aşırı sıcak vb... olaylarda önlem nasıl alırım. Sigorta mı yaptırırım, don uyarı sistemimi kurarım..

 Ne zaman neler gelebileceğini çalışmak gerekiyor. Bu işi zorlaştırmakta kolaylaştırmakta elimizde. Don gören bölgenden uzak durmak, dolu gören bölgeden uzak durmak. Hastalıkları ile ünlü yanyana bahçelerin olduğu yerlerden uzak durmak vs...

Bu işe girerken önemli olanın üründen değil, tabiattan yola çıkmak gerektiğini daha öncede yazmıştım. Ek olarak tabiatla mücadele değil, tabiatla uyum başarının anahtarıdır. Çok paranızda olabilir, çok gücünüzde olabilir, bu işi çok bildiğinizi de zannedebilirsiniz, en iyi danışmanları da tutarsınız...ama lokasyonunuz, seçtiğiniz ürün için yalnışsa, işletme sisteminiz yoksa ticari olarak hiç şansınız yok.

Bizde bu işle uğraşıyoruz, üzerinde çalışıyoruz, her gün yeni bir olay ve yeni tecrübeler kazanıyoruz. 
Tarımda sonuçlar bazen bir bazen iki yıl veya daha fazla yıllar sonra alınabiliyor. Bu yüzden başardım sandığın olaylar ileride başaramadığını gösterebiliyor. Tam terside mümkün, uygulama yapıyorsun ve işe yaramıyor ama belli zaman sonra işe yaradığını gözlemliyorsun.

Tabiatla mücadeleyi bırakalım ve tabiatla uyumlu tarım yapalım. Dinleyelim toprak ne diyor, iklim ne diyor, su ne diyor tabiat ne diyor.

2 Nisan 2013 Salı

Bahçede Ekipman Önemli...

Tarımda değişkenler o kadar çok ki... Ekipman ayrı bir değişken...Ve tüm hesapları tamamen değiştiren bir değişken.

Bahçede genellikle ekipman alırken fiyatına bakarız. İyice araştırırız. Farklı yerlerden fiyatar alır sonunda bütçemize uygun olanı alırız. Kaliteli ekipmanı almanın ne kadar karlı olduğunu bir kere daha yaşamış olduk. Anonim bir deyim vardır  ''Ucuz etin yahnisi sert olur, yenmez '' denir. Bu sözler büyük bir kültürel tecrübe sonucu söylenmiş sözler.

Bu sene bahçemizde ilaçlama tabancamızı değiştirdik. Daha kaliteli veya pahallı bir pulvarizatör ilaçlama tabancası aldık. Maliyetleri karşılaştırmak gerekirse (sadece pulvarizatör içinde kullanılan malzeme maliyetleri karşılaştırıdı), eski tabancamız  55 TL'ye alınmıştı, yenisi ise 85 TL ye alındı.

Önceki ilaçlamalarda eski tabancamız ile Tüm bahçemiz 2000 LT su ile  ilaçlama ve yaprak gübresi karışımı yapılırken. Toplam maliyet yakıt, işçilik vs.... hariç 150 tl.

Yeni tabanca ile ilaçlanan aynı bölgede yeni tabancamız ile 970 litre su ile ilaçlandı. %50 lik bir fark var.  Gerçekten büyük bir fark var.  Tek defada hem bütün bahçe ilaçlandı, üründen kazandık, zamandandan kazandık, yakıttan kazandık ve işçilikten kazandık. Bu işlemin yılda 4-5 kere en az yapıldığını düşününce ciddi maliyet farkı oluşuyor. Sadece bir tabanca ile..

 Kullandığımız tabanca ise, denemek için 1 adet Başak marka ilaçlama tabancası aldık. Tabancanın başarısını görünce
sizlerle paylaşmak istedik. Firmaya da bir teşekkür maili attık. Tabancanın performansından memnunuz. Bakalım dayanma süresi ne kadar olacak. Eğer 1-2 yıl dayanırsa bahçeye ciddi bir maliyet katkısı getirecek. Yok hemen bozuluyorsa o zaman bu farketmemiş olacak.

Ekipmanları alırken ucuzluğuna değil, kalitesine bakmalıyız. Ekipman kalitesinin bahçemizin işletme giderlerinde çok etkili bir değişken olduğunu yaşayarak görmüş olduk.

19 Mart 2013 Salı

Bakla Zınnı (Epicometis hirta) Mücadelesi

Bakla Zınnı (Epicometis hirta)

Bakla Zınnı Mücadelesi ile ilgili olarak araştırma ve gözlemler


Iran'da bu konuda yapılan bir çalışmaya göre  bu böcek kışı toprak altında bozulan bitki materyalleirnde veya ağaç gövde, köklerinde  geçiriyor. (Araştırma yapılan bölge soğuk bir bölge olduğundan)  Larvalar Nisan ayında pupa evresine giriyor ve Mayıs ayında saldırıya geçiyorlar. ( Bizde ise Şubat ayı sonu pupa evrsinde gelişiyorlar ve Mart birinci veya üçüncü haftalarında saldırıya geçiyorlar.) Iran'da bu bölge de bakla zınnı populasyonun artmasının sebebi şalgam ekiminin artması ve gübre kullanımının artmasıyla açıklanıyor. (Bakla Zınnı hayvansal gübreye yumurta bırakıyor)
Bakla Zınnı çiçeklerin açması ile ortaya çıktığı için arılarla aynı döneme denk geliyor. Yerli üreticilerin bu böceğe karşı ilaç kullanması sonucu ise arı popülasyonu azaldı, bu yüzden %50 çiçek kayıpları yaşanmış.

Yerel üretciler bakla zınnını kontrol etmek için kimyasallara başvuruyorlar. Kullandıkları ürün Thiodan. 1,5./2 litre 1000 litre suyla karıştırılıyor. Genel olarak ağaçlara en az bir en fazla üç kere sıkıyorlar. Hayvansal üretim yapan tesislere yakın olanlar üç kez yapıyor. Spreylemeden önce ağaçlar silkeleniyor ve yere dökülen böcekler ilaçlanıyor. (Aslında direk ağaçlara bir ilaçlama yok)

Integrated Pest Management (IPM) yani Entegre Zararlı Yönetimi ilkelerine göre 3 adet renkte leğen veya kap içine su koyularak deneme yapıldı. Kırmızı, sarı ve mavi.. 

Üç ayrı sırada tuzaklar kuruldu. 2 Farklı bahçede deneme yapıldı.  Daha iyi anlamak için leğenlere 0,05/1000 ml bulaşık deterjanı eklendi. Ayrıca aynı benzer method ile leğenlere bulaşık deterjanı yerine  gaz yağı eklendi

1.Bu method ile böcekleri çekmede yüksek başarı sağladı.
2.Mavi leğenler diğerlerinden daha çok işe yaradı
3.10 günde bir leğenden 7300 adet bakla zınnı ergini yakalandı
4.Enteresan bir sonuçta en yüksek yakalamalar saat 11:00 ile 16:00 arasında oluyor.




Bu sonuçlar 2010 yılında Iran'ın Gerdukaneh köyünde 50 dönüm elma bahçesinde yapılmış. Her çift ağaç arasına  bir sıra 10 'ar metre ara ile bu tuzaklardan kurulmuş. Sonuç gerçekten iyi...

Bu method 2011'de 700 hektarlık bir sahada daha denenmiş ve 70.000 adet mavi kap yerleştirişmiş. Yani Hektara 60-80 adet kap yerleştirilmiş. İlaçlamada hektara 30-90 usd masraf olurken bu sistemde hektara 3-4 usd masraf olmuş.


Başka Öneriler ise,
Sahanın belli yerlerine hayvan gübresi yerleştirmek ve yumurta bırakacak dişileri çekmek ve bırakılan yumurtaları yakmak.

Tuzak bitkiler dikmek. Mesela, yabani hardal otu ve şalgam. Ancak bunlarda çok aşırıya kaçılmadan, bahçeye zarar vermeyecek ölçüde ekilmeli. Yoksa bahçeye bu böcekleri çekmiş oluruz.


(Kaynak: IPM versus Conventional Pest Management Practices in Iran By Hossein Heidari, Hooman Fathi, Alfredo Impiglia) 



Bunun dışında bahçemizde gözlemlediğimiz bir bitki Kiriş otu veya Çiriş Otu (İsimde Yöresel farklılık olabiliyor (Asphodelus Albus) olan yerlerde bu böcek kiriş otuna gidiyor.




           

 Kiriş Otu veya Çiriş Otu (Asphodelus Albus) 


  Kiriş Otu veya Çiriş Otu (Asphodelus Albus)  

Bahçemizin içinde de dışında da ormana doğru bol miktarda bu ottan bulunuyor ve şu anda üzerlerinde bol miktarda bakla zınnı bulunuyor. Bakla zınnının diğer bir tuzak bitkisi kesinlikle bu ot. Bu otlar sırt pompası ile saat 11:00- 16:00 arası ilaçlanırsa sonuç alacağımızı düşünüyorum.

Bizim bahçemizde dikimde hayvan gübresi kullandık. 2011 yılında 200 kadar mavi leğen yerleştirdik ve bu leğenler böcek ile doldu.. Hatta böcekler birbirleri üzerinden tekrar uçup kaçtılar. Dolunca bu leğenler hızlı bir şekilde boşaltılmalı ve böcekler imha edilmeli. 
2012 ve 2013 yıllarında hayvan gübresi hiç kullanmadık. Sadece Organik sıvı gübre Sotrol ve Organik sıvı humik asit Biomut kullandık. Bahçemizde bu sene yaklaşık 300 adet leğen olmasına rağmen 10 günde ortalama leğen başına 5-6 adet böcek yakalandı. Elle ise 100 adet üzerinde topladık. Şimdi Çiriş otlarının üzeri dolu bunları ilaçlamayı düşünüyoruz. Ancak bademler meyvaya dönmeye başladığından bize zararı azaldı, ama seneye daha çoğalmamaları için mücadeleye devam ediyoruz.
Bize mavi leğen ve su denilmişti meğer mavi leğen ve bulaşık sabunuymuş. Bunuda bugün deneyeceğiz. Gerçekten işe yararsa buradan yazarız.

Bunun dışında Amerika'dan aldığımız bir bilgiye göre İran'da da kullanılan thiadon isimli ilacı geceleri veriyorlarmış. Böylece kovanına dönen arıları koruyorlar. Aynı şekilde altacor isimli ilaçta bu şekilde kullanıldığı yazılmış. 

Bu şekilde ilaçlama yerine tuzakların kurulması ve tuzak bitkilerin ilaçlanması akıllıca olur diye düşünüyoruz. Hayvansal gübrelerden bahçede kullanmamak gerektiğini düşünüyoruz. Hem bu böceklerde hem başka zararlılarda hayvan gübresi çoğalmaları için yataklık yapıyor.

Bunun dışında internette bulduğum başka kaynaklar.

Bakla zınnı (Epicometis hirta (Poda) (Col.:Scarabeidae)) sabahın erken saatlerinde hareketsiz olurlar. Bu nedenle, erginlerin az hareketli oldukları sabahın erken saatlerinde, ağaçların altına çarşaflar serilmeli ve ağaçlar kuvvetlice silkelenerek, ergin böceklerin çarşafın üzerine düşmesi sağlanmalı ve düşen böcekler toplanarak öldürülmelidir. Ayrıca, ağaçların altına, mavi renkli kaplar veya leğenler yerleştirilir ve bu kaplar yarısına kadar su ile doldurulur. Ergin böcekler, mavi renge yönelerek, kapların içindeki suya düşer. Düşen böcekler, her gün toplanarak yok edilir.Kaynak: T.C.Samsun Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü )

Meyve bahçelerinde zararlı olan Bakla zınnı (Epicometis hirta) sabahın erken saatlerinde hareketsiz olarak ağaçlarda bulunmaktadır. Bu saatlerde, ağaçların altına çarsaflar serilmeli ve ağaçlar kuvvetlice silkelenerek çarsafın üzerine düsen böcekler toplanmalıdır. Özellikle grup halinde yasayan zararlıların bulundukları bitki organları ile birlikte kesilip toplanarak mücadele yapılmaktadır.(Kaynak:Hobi Bahçemiz

MART 2013

Mart Ayında yağmurlarla beraber bazı düzenlemeler yapıyoruz. Bahçe içinde dağınık halde çıkan kekikler toplanmaya devam etti.

Bir yandan kıştan yetiştirdiğimiz melisaları geliştirmeye çalışıyoruz.

Badem ağaçları da çiçeklenmeye başladı. Ağaçlarda aşırı bir çiçeklenme yok ama daha ağaçlar 2,5 yaşında.. 



ilk diktiğimiz ağaç güzel gelişti ancak çok çiçeklenmedi.





Yeni gelişen  Kekikler..



Geçen sene denemesini yapığımız yeni gelişen adaçayları...


Yolumuz Datça'ya düştü yine.. Datça'dan Halil ile beraber Arkadaşımız Yasin'in bahçesinden biraz çelik denemesi yapmak için adaçayı topladık.


Bagaj adaçayı ile dolduruldu.



Bir gün önce adaçayı çelikleri veya bulabilirsek tohumlar için tava hazırlamıştık.

Adaçaylarını çelikleme için hazırladık. Ve Dikime geçtik bakalım tutacak mı? Belki de hiçbiri tutmayacak. Ama en azından denedik deriz. Sera içinde deneğimiz çelikler nerdeyse yarıyarıya tuttu.. 
Burda iki handikap daha var birincisi çeliktan alınan adaçayı fizyolojik olarak aynı kuvvette olacak mı?
İkincisi bu mevsimde toplanan adaçayları ile çelik tutar mı? Çünkü adaçayları tohuma dönüyor ve tohuma dönen dallar sonra kuruyor. Biz bu dallardan çelik alıyoruz. Denedik, sonuçlarını göreceğiz.




Dikimde önce boğumlarından kesilen adaçayları köklendiriceye batırılıp toprağa saplanıyor. Üzerine sisleme yapılıyor. Bu işlem yağmur yağmazsa iki günde bir 1 ay boyunca uygulanacak. Sonuçlarını göreceğiz.

Eğer burda çelik alma işe yaramaz ise Nisan'da taze dallarla tekrar deneyeceğiz. İşe yararsa da Nisanda devam edeceğiz. Çünkü bizim bölgenin cinsi olan triloba cinsi tohum henüz bulamadık. Bu tohumlar Haziran ayında bulunabiliyor. Haziranda bulduklaırmızda sonbahar veya kışın ekilececek. Yani 1 sene kadar bir kayıp olacak. Bu yüzden çelikleme çalışmaları devam edecek gibi görünüyor. Çelikleme riskli. Tohumdan üretim kesinlikle daha sağlıklı. Kaliteli tohum bulmak için arayışlarımız sürüyor.